Seanslardan bir kesit – Kahve tadında kısa bir hikaye
Dökülen sözler isyanın derinliğini gösteriyordu. Niye ben? Neden bu duruma düştüm? Bu sefer isyanı büyüktü. İnsanlara muhtaç olmuştu.
Ebeveynleri tarafından “aman evladım sen sen ol kimseye muhtaç olma” diye yetiştirilmişti. Bilinçaltına işleyen bu kalıbın sonraki yıllarda hayatının tümünü ele geçireceğinden habersizdi.
İçten içe muhtaç kalmamak için bir hayat mücadelesi…
Ne çok yargılıyoruz.
Herkes bizim gibi davransın, düşünsün istiyoruz. Bencilce bir yaklaşım değil mi?
Aynı olsaydık güzelliği kalır mıydı yaşamanın. Ayrı renklerde mana kazanıyor hayatlarımız.
Kimi, neyi yargılıyoruz.
Bize ait olmayan, bedelini bizim ödemediğimiz hayatları yargılamak ne kadar kolay.
Sabahtan başlayıp gece yarılarına kadar durmadan nefes almadan yapıyoruz. Okulda, işte, trafikte, otobüste, ilişkide vs vs hep bir yargı söz konusu.
Keyif…
İçinde bulunduğumuz zaman karmaşıklığı da beraberinde getirmiştir. Bu nedenle, insanlar hayatın içinde kaybolmuş; çözüm üretemez ve yaşadıkları hayatı sorgulayamaz hale gelmişlerdir. “Yaşam amacımız nedir” ve “yaşadığımız hayatın bir anlamı var mıdır” sorularına da yanıt verilmediği için insan kendini daha da güçsüz hissetmektedir.
İnsanlar yaşamı anlamlı kılan ve doyurucu hale getiren amaçlarına kendilerini adarlar.
Adanmışlık, azmi ve sabrı…
"Uyanma Vakti"
Bir günün nasıl geçiyor?
Dünün aynısı değil mi? Dünden farklı olan ne var hayatında?
Yapamadıkların mı?
Eylemsizliğin nereye kadar?
Kendine ve yaşama neden katkıda bulunmuyorsun?
Ne zamana kadar günlerini aynı geçireceksin?
Ya yapmak istediklerin- ne zaman hayat bulacak seninle?
Günler gelip geçiyor. Ve sen bekliyorsun.
Adım atmadığın her durum senin bahanen değil midir?
Herkese bahanelerinden bahsetmekten bıkmadın mı?
Kendine ne kadar dürüstsün? Bahanelerinin ardına…
İçinde bulunduğumuz zaman stresi de beraberinde getirdi. Birçok hastalığın temelini oluşturuyor. Önemli bir konu.
Günlük hayatta koşuşturma halindeyiz. Sınavlar, para kazanma derdi, aile sorunları, işimizi kaybetme korkusu, ilişki problemleri daha da sayabilirim. Ancak yeterli.
Keyif almadığımız kaygılar içinde bir yaşam sürüyoruz. Sonuç-stres ve hastalık
İsteklerimiz aşırı arttı. Her şeyi istiyoruz. Onu istiyorum, bunu istiyorum cümleleri ağzımızdan düşmüyor. İstekler…
Yazıma mükemmelliyetçilik ile ilgili H. Newman’ın bir sözüyle başlamak istiyorum. “Bir işi, kimsenin yanlış bulamayacağı kadar kusursuz yapmak isteyen insan, hiçbir şey yapamaz.” Nedir bu mükemmelliyetçilik ?
TDK bu durumu , “Herhangi bir alanda mükemmel olma yolunda aşırı çaba sarf eden kimse” olarak açıklamıştır.
Aslında çoğu kez “en iyiyi yapmak “ ile karıştırılır.
Mülemmelliyetciliğin temelinde yetersizlik hissi vardır.…
Güzel olduğun için,
Yakışıklı olduğun için,
İyi insan olduğun için,
Vicdanlı olduğun için,
Yardımsever olduğun için,
Daha da uzar gider böyle…
Sevmek bir nedene mi bağlıdır? O zaman sevme arkadaş.
Sevgiyi koşula bağlamayın.
Koşulsuz sevmek yaşamın ta kendisidir.
Doğduğumuz andan itibaren yaşam yolculuğumuz başlıyor. Doğamız gereği bu yolculukta daima ileri doğru gidiyoruz.
Birçoğumuz ileri hareket yerine ya olduğu yerde kalıyor ya da geriye doğru gidiyor. Eğer ilerleyemiyorsak bir yerlerde takılı kalmışız demektir. Bazen ilerlediğimizi düşünürüz, aradan onca zaman geçmesine rağmen bir bakmışız ki olduğumuz yerdeyiz.
Peki nasıl oluyor da doğamız gereği hep büyüme ve ilerleme…
Sevgili dostlar güzel bir hafta dileyerek yazıma başlamak istiyorum.
Son yıllarda sıkça duyduğumuz bir cümle var. “Pozitif düşünün pozitif olsun”
Oluyor mu acaba? Peki pozitif düşünüp olumsuz yanıt alanlara ne demeli? Pek yoğunlukta sanırım. O zaman tek başına yeterli değil.
Olumlu düşünce istediğiniz bir şeyi elde etmek için çok önemlidir. Ancak yanına eylem adımlarını eklemeniz ve zamana bırakmanız…
Bu başlıktan çoğunuzun hoşlanmadığını biliyorum. Pazar günü bu saatlerde tatil modu yerini “eyvah yarın iş var” düşüncesine bırakıyor.
Uzağa gitmeme gerek yok kendimden bilirim Kurumsal firmalarda çalıştığım dönemde Pazar geceleri uyku uyuyamazdım. Kurumsal yapının gereksiz koşturması, iş yükünün ağırlığı ve etrafında samimi olmayan (kendi olmayan) bir sürü insanla muhatap olmak vardı. Canım gerçekten çok sıkılıyordu ve…
İnsan, kendisine veremediği sevgiyi ve değeri ya karşı tarafa veriyordur ya da ondan bekliyordur. Bu durum yıpratır insanı, dağıtır.
Verdiğiniz sevgi ve değer arttıkça kendinizden vermeye devam edersiniz.
Artık bağımlı hale gelmişsinizdir. Teslim olmuşçasına bağlanırsınız. Egolarına yenilirsiniz. Hep onun istekleri ön plandadır. Size karşı söylenen sözleri ve davranışları duymazsınız, görmemezlikten gelirsiniz.Tamamen bağımlısınızdır.
Önce kendinizi sevin ve değer verin.…
Önce hangisi olmalı, mutluluk mu başarı mı?
Bu yazıyı okumaya başlarken bazılarınızın içinden mutluluk bazılarınızın ise başarı dediğini biliyorum. Acaba önce hangisi gelmeli mutluluk mu yoksa başarı mı?
O zaman anlatmaya başlayayım. Mutluluk içsel başarı ise dışsal bir durumdur.
Önce başarıyı ele alalım. Çevremizdeki insanlara dikkat edecek olursanız birçoğunun aile, okul, iş yaşamları ve toplumda öğretilenleri uyguladıklarını göreceksiniz.…