Özgür olmayı diliyorum gönlümce. Ama özgür değilim.
Özgür olmak nedir bilir misin sen? Ben bilmem, mahpusluk bitmez bende.
Ahh bir özgür olsam. Üzerime geliyor her şey.
Özgür olsam mesela,
Kırlarda gezip dolaşır, çiçek toplardım.
Mesela yüzerdim bol bol.
Kimseyi umursamazdım, elalem ne der diye takmazdım kafama.
Gönlümdeki işi yapardım. Hem de çalışıyor gibi hissetmezdim.
Daha sakin yaşardım hayatı. Doya doya tadını çıkara çıkara yaşardım.
Bir bankta oturup simit/gazoz mesela.
Kuşları beslerdim.
En sevdiğim caddeleri, sokakları gezerdim.
Sevdiklerime ve kendime bolca zaman ayırırdım.
İstanbul’u altını üstüne getirirdim. Yerebatan sarnıcı, Dolmabahçe sarayı, Sultanahmet camisine ve daha nicelerine.
Sadece İstanbul ile de kalmazdım. Kapadokya’yı, Diyarbakır Kalesini, Urfa’da Balıklı Gölü, Trabzon’da Sümela Manastırını, Antalya’da Düden Şelalesini, Erzincan’da Kanyonu, Munzur’u, Çeşme’de Ildırı köyünü, Hatay-Harbiye’de portakal ağaçlarını görmeyi isterdim.
Sonrasında İtalya, İspanya açılırdım.
İçimdeki hapistir bunları yapamamak.
Dışarda olsam ne olur ki; “Özgürken hapis hayatı yaşamak”
Dönüşmeyi, özgürlüğü umut ediyorum. Yaşamın tadını çıkarmaya hevesleniyorum.
İçimdeki hapis günlerim bitsin.
Bir mahkeme salonunda toplandık. Tartışma yoğun. Zamana bırakıyorum. “Kendi elinde” sesi baskın gelip tartışmayı sonlandırıyor.
Dışardaki hapis mi dışardaki özgürlük mü?
Ben kararımı verdim. Hadi sizde verin.